Zaman zaman köy özlemim tutuyor. Son zamanlarda buna bir de taş ekmeği eklendi. Anneannem yapardı bu ekmeği.Onu kaybedeli otuzdört sene oluyor ama yer sofrasının önünde ekmek ettiği görüntü hafızamda çok canlı hala. Kocaman ocağın ön, sol tarafına düzeneği kurardı. Başındaki bembeyaz örtüyü hem sağdan hem soldan arkaya başının üstüne doğru atar işe öyle girişirdi.Elbisesinin üstünde Kastamonu köylerinde kullanılan kırmızı kareli önlüğü her zaman takılıydı. Ona poğ derlerdi . Ne hoş değil mi. Önlük değildi onun adı poğdu. Anneannem her zaman çok katlı giyinir beni her defasında şaşırtmayı başarırdı. Yazın sıcağında bile kat katları eksik olmazdı üstünden. Ancak üstünü değiştirirken gerçek ebatlarını görebilirdiniz. Aaa anneannem meğer ne kadar zayıfmış olurdunuz . Poğu sade anneannem değil köyün bütün kadınları kullanırdı ve kullanımı sabitti. İş bitince çıkarılmazdı; sabah giysinin üstüne takılır gece yatana kadar da üstünde kalırdı. Kastamonu'ya gittiğimde poğ bulursam kaçırmayıp hemen alacağım.
Şimdilerde Safranboludayım. Yakında yine Kuşadası yolları gözükür bize. Gitmeden sık sık köye gidip, köyümü depolama gayretindeyim.. Bugün yine gittim ve taş ekmeği yaptık.
Taş ekmeği yapmak elbette bir tecrübe istiyor. Bizde ise ondan eser yok elbette... Ocak önünde oldukça meşakkatli bir pişirimi var. Ekmek hamurunun bir tarafı saçta pişiriliyor. Ateşin yakın bir yerine, üçayak yerleştirilip önüne de bir taş koyuluyor. Taş iyice ısınıp kızınca, ekmeğin pişen yüzü bu taşa dayanıyor, pişmemiş olan diğer tarafı dik şekilde ateşe dönük duruyor ve bu vaziyette pişme işlemi tamamlanıyor. Direkt odun ateşine maruz kalarak pişmesi, lezzetinin sırrı olsa gerek. Bu ekmek bana göre ekmeklerin içinde birinciliği kimselere bırakmaz. Anneannem gideli beri, otuzdört senedir bu ekmeği yapmayı istemiştim. Nasip şimdiyeymiş. Ekmeğin püf noktası ateşi canlı tutmaktan geçiyor. Alev alev yanan odunlarla pişen bir ekmek bu. Haliyle ekmekler pişerken ocağın başında siz de pişiyorsunuz. Bizim taşımız yoktu, onun yerine tuğla kullandık. Ocağımız da oldukça küçüktü. Bugün anladım ki, bu ekmek için, çok daha büyük bir ocak gerekiyor çünki oldukça yoğun bir ateşi sürekli canlı tutmanız lazım. Ateşi sürekli beslemeniz ve ekmeği sık sık döndürmeniz şart. Pişirme işleminden sonra tek istediğiniz güzel bir ayran içmek oluyor.
Taş ekmeği geçmişten gelen önemli bir lezzet ve belki de yok olmak üzere olan bir ekmek çeşiti. Ekmeğin beslenmemizde önemi tartışılmaz . Ekşi maya ve siyez unu ile yapılan tam buğday ekmekleri vücudumuz için önemli bir gıda. Böyle yapılan ekmekler B12 hariç diğer B grubu vitaminleri ve kalsiyum hariç diğer madensel maddeleri içerir. Tam buğday olunca yeterli posa da alınmış olur. Posa gereksiz gibi görülse de çok gereklidir vücudumuza. O kolesterolü ve kan şekerini düşürür. Dışkılamayı düzenli hale getirir böylece kanserden korunmayı sağlar. Daha ne yapsın değil mi ? Ekşi maya ise çok hünerlidir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir çünki beta glukan içerir. Beta glukan kolesterolü düşürdüğü gibi insülin direncini de önler. Mayalı ekmek demirin kullanımını artırır, böylece kansızlığı önlemede önemlidir.
Çocukluğumda köyde bazı öğünler yemek olmaz ayran ve ekmekle o öğün geçiştirilirdi. Bugün ben de aynını yaptım. Ekmeklerin pişmesi bitince dediğim gibi tek istediğim bol bol ayran içmek oldu. Ayranın yanına yaptığımız taş ekmekler yetti arttı bana ! Geçmişte Türk askerlerinin askeri başarısında da bu kombinasyon önemli görülüyor. Uzak diyarlarda savaşırken süzme yoğurt ve ekmek yeterli beslenmenin pratik yolu olmuş. Mayalanarak yapılan bu iki gıda, yanında biraz da yeşillik olursa, yeterlidir insana. Bugün yazımı burada sonlandırırken köy şiirimi de ilave etmek istedim. Sevgilerimle
KÖYÜM
Özledim.
Hem ne çok !
Şimdi köyümde olsam,
Kuzineyi yakmış olsak,
Fırınında kabuklu patatesler,
Karşısındaki sedirde,
Ben yatıyor olsam.
Gözlerimi kapatsam,
Çaydanlığın tısırtısına ,
Arkada yatan kedinin,
Mırır mırı karışsa.
Dinlesem bu iki sesi.
Seslerden ayrılmamak için,
Dikkatimi toplayıp,
Uykuya yenilmemeye çabalasam.
Çabalasam çabalasam ,
Çabalarken ben,
Kuzinenin ısısı,
Dağılsa tüm hücrelerime.
Nüfuz etse, gevşetse her bir kası.
Kulağımda çaydanlığın tısırtısı,
Ve kedinin mır mırı ,
Uykuya yenik düşsem.
Dalsam koyu bir uykuya,
Top patlasa duymasam,
Uyandıramazken beni kimseler,
Taş ekmeğin kokusu ıhlamura karışsa !
Ocağın başında yine ninem olsa.
Elinde tereyağ güyleği,
Sıcak ekmekleri yağlasa,
Bu koku uyandırsa beni,
Bu kokuyla uyansam ben !
Güner Erbay