Liyakat; layık olma, yeterlilik, uygunluk, yetenek.
Yani bilgi birikimiyle, duruşuyla, donanımıyla bir işin layık olana verilmesi durumu.
Peki, Bolu’da gerek kamu kurum ve kuruluşları, gerek belediyeler, gerek sivil toplum örgütleri, gerek siyasi partiler, gerekse eğitim yuvaları gibi birçok alanda ne derece liyakat sahibi yöneticilere sahibiz?
Maalesef ilimizdeki birçok kurumda liyakatli kişiler yerine sadakatli yöneticiler koltukları meşgul ediyor. Sadakat deyince işlerine olan bağlılıklarından bahsetmiyorum. Onları o mertebeye getiren kişilere bağlılıklarını kastediyorum. “Seni bu koltuğa ben oturttum ve bana biat edeceksin” diyen sahiplerine sadakatle bağlılar. Ama bu sadakat sonsuz değil. Rüzgar nereden eserse sadakatleri o tarafa dönen sadakat(siz) yöneticiler...
Aynı sadakati temsil ettikleri kuruma gösteriyorlar mı? Kula kul olandan insanlık adına hizmet beklemek ne aptalca! Kısacası sahipleri izin vermedikçe tuvalete bile gidemeyecek, nefes bile alamayacak olan birçok yöneticiye sahibiz. Yönetimdeki tek başarıları bilmedikleri konularda diretmek ve kendilerine tehlike gördükleri kişilerin ipini kesmek. Bolu’da işini layıkıyla icra eden yöneticilerimiz yok mu? Elbette var. Ama bunlar bence bir elin parmağını geçmeyecek kadar azınlıkta. O başarılı insanları isim vererek hedef göstermek istemiyorum.
Dinini, ırkını, siyasi görüşünü bir kenara itip sadece bilgi ve birikiminden faydalanabileceğimiz liyakatli yöneticilere ihtiyacımız var. Konumlarına torpille gelen ve sadece koltukta kaba etlerini büyüten sözde yöneticilerden kurtulmaya ihtiyacımız var. Önceliği liyakate verdiğimiz takdirde cennet Bolu’muzu güzel yarınlara taşıma ihtimalimiz var.
Eflatun’un da dediği gibi; “İktidar, iktidara düşkün olmayan ve iktidardan gelecek faydalara ihtiyacı bulunmayanlara verilmelidir.”
En tehlikeli insanlar büyük makamlara gelmiş küçük insanlardır. Bolu’nun bu insanlardan bir an önce kurtulması dileğimle.